Moishe Postone
Salih Selcuk (Yarin, Subat 2005)
18’inci yüzyıldaki Endüstri devrimi öncesinde atmosferde bulunan karbondioksit miktarının iki katına çıkması halinde dünya ikliminde oluşacak değişiklikleri belirlemek için Oxford Üniversitesi önderliğinde yürütülen, 150 ülkeden toplam 95 bin gönüllünün bilgisayarlarıyla katıldığı ‘climateprediction.net’ adlı proje sonucunda elde edilen verileri değerlendiren uzmanlar, dünya sıcaklığının önümüzdeki yüz yıl içinde, bazı uzmanlara göre de en geç 2050’de 11 derece kadar artacağını öngörüyor. Uzmanlar, böylesi bir sıcaklık artışı nedeniyle, kuzey ve güney kutuplarındaki buzulların, beklenenden çok daha hızlı eriyeceğini tahmin ediyor ve okyanusların su seviyesinin 6 metreden fazla yükseleceğini belirtiyorlar. Projenin yöneticileri, dünyanın bazı bölgelerinde sıcaklığın 20 derece kadar artabileceğini vurguluyorlar. (1) Bu da, tahmin edilen çevresel kıyametin, belirginleşeceğini ve ‘geri dönülemez noktanın’ 10 yıl sonra geçileceğini gösteriyor. (2) Medyada duruma çözüm babından ima yoluyla çekine çekine önerilen şeyler, ‘Yaşam tarzımızı değiştirmemiz gerekiyor’ ve ‘Fosil yakıtları yerine dönüştürülebilir enerji kullanalım’ gibi günlük yumurtalar. Hatta birisi, “Jeep’imi satacağım” bile dedi! Daha iyisi, o cipini alıp biryerine parketmesi.
Gazetelerdeki bu kökten felaket uyarılarını gözleri büyüyerek okuyanlar, büyük bir umutsuzluğa kapılıyorlar ve sonuç olarak ‘bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete’ düşünceleri içinde karam karam kararıyorlar. Önce bunu aşmalı, sonra bu gidişatı durdurmalıyız, durduracağız ve özgüvenimizi yeniden kazanacağız. Bunun için, ortada ne döndüğünü anlamamız ve dünyanın yeniden yaşanabilir bir yer olabilmesi için neyi/neleri değiştirmemiz gerektiğini kavramamız gerekiyor. Burada asıl sorun, petrol ve kömür yerine hidrojen veya başka cins sofistike yakıtlar kullanmak değil. Bu mantıkla siz, hergün hergün birşeyler yakmayı reddetmiş olmuyorsunuz; sadece “yarın ne yaksak” diye düşünmüş oluyorsunuz. Çinlilerin fabrikalarda durmadan üretip ambalajlayarak dört bir bucağa sattıkları malları (‘nitelikli/estetik çöp’) azalacak mı? Aynı fabrikalar petrol yerine atom ya da hidrojen enerjisiyşe çalışsa ne değişecek? Burada asıl sorun enerji biçimi değil, bütün boyutlarıyla KAPİTALİST YAŞAM BİÇİMİ’dir ve değiştirilmesi gereken şey de odur.
Şimdi gurme olup şarap ve poro markaları konusunda uzmanlaştıklarına bakmayın, yakın tarihte kapitalizmin ne olduğu konusunda en çok düşünenler (ve bunun ceremesini çekenler) Marksistlerdi. Gerçi kapitalizmin özüne asla inemediklerinden, Marksizmle birlikte demode olup gazete köşelerine kaldırıldılar ama bu Marksizmin tamamen işe yaşamaz bir şey olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor. ‘Marksizm ve Kapitalizm hakkında’ konuştuğumuz ünlü filozof ve sosyolog Moishe Postone de, rantiyeci eski marksistlerle dalgasını geçiyor ve onların, “kapitalizm totaliter bir düzen olmaktan çıktı, demokrasi oldu, hem zaten.. insan hakları, temiz sokaklar, güzel mutfaklar vs.” cinsinden güzellemelerini ciddiye almıyor. Fakat sistemi aşmak için, Marksizmin hâlâ önemli bir malzeme teşkil ettiği üzerinde duruyor… Ve Marksizmin bir adım önüne geçerek yürümeye devam etmek becerisini de gösteriyor. Buradan alacağımız ilk ders; Marksizmin, Solcu tatlı su entellerine bırakılamayacak kadar önemli bir konu olduğudur.
Chicago Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri veren Moishe Postone (62), şimdiye dek -samimi ve köklü olarak- pek eleştirilmeyip sadece bir kenara kaldırılan Marx ve kuramını yeniden ele alıp enine boyuna incelemiş (3) bir bilge/bilimadamıdır ve bizimle bu sayfalarda okuyacağınız söyleşiyi yaptığı için kendisine Türk okuru adına çok teşekkür ediyoruz. Postone; Marksizmi, Marksistler gibi “kadim!”/evrensel bir öğreti saymayıp, sadece ‘kapitalist döneme has’ (yani son kullanma tarihi kapitalist dönemle birlikte geçecek olan) eleştirel bir teori sayıyor. (4) Yazdıklarının öneminin bilincinde olarak çok dikkatli bir şekilde, toplumsal eleştiri getiren çağdaş düşünceyi topa tutuyor ve muazzam bir kesinlik ve ayrıntıyla teorik düşünceleri çözümlüyor ve radikal bir şekilde sorguluyor. Marksist teorinin bu yeni yorumunun pek bilinmemesi kimseyi şaşırtmamalı, medya dünyanın her yanında “Semranım”lara daha çok ilgi gösteriyor. Klasik Marksizm, araba lastiği kadar elastik! ve o haliyle Sol bilinçlere iyice sinmiş vaziyette. Bu yüzden de, aydın gevezeliği yapmak dışında hiç bir işe yaramıyor, samimi hiç kimse tarafından incelenmiyor.
Postone’nin teorisinde yoğunlaştığı asıl konu, aynı zamanda bu yazının da konusu: Kapitalist sistemdeki yaşam tarzı; yani sosyalistlerin ve kapitalistlerin elbirliğiyle kutsadıkları şu “Çalışmak/iş” denen şey (ve onun aşılması ile birlikte geleceğin toplumu hakkında bazı değinmeler). Konuyu dünyada belki de en iyi irdeleyen kişi olarak Postone, kapitalizmde ‘çalışmak/iş/emek’ denen şeyin kesin bir şekilde mal üretimi ile birlikte düşünülmesi gerektiği ve böylece kapitalist toplumun temel özelliğini, “harıl harıl çalışmak”ın teşkil ettiği üzerinde yoğunlaşıyor. Toplumda ‘ürünlerin yalnız mal şeklinde (yani yalnız para ve iş saati ile ölçülen şeyler olarak) varoldukları ve zenginliğin genel/asıl şeklinin Değer (yani ‘para’) olduğu’ (5) üzerinde duruyor. En önemli konu da bu zaten.
İnsanların, para bağımlısı hale getirilmiş olmaları ve para için her şeyi yapabilecek hale getirmeleri. Toplumsal ilişkilerin tamamının iş ve paraya endekslenmiş olması. Kapitalist toplumun en namuslu bireyi bile, ‘Kıyamet geliyor ona göre’ dendiği zaman önce işini düşünmek, aldığı maaşı düşünmek zorunda kalıyor ve para hesabı yapıyor. Bunda haksız da değil, çünkü kapitalist toplumda, her türlü toplumsal ilişkinin temelinde, bir şekilde iş/para yatıyor. İnsanların akıllarının yerine gelip, el birliğiyle gerçek anlamda insancıl bir sistem kurabilmeleri ve çevresel/sosyal/ekonomik kıyameti şıp diye önlemeleri için çalışmanın ve paranın esaretinden kurtulmaları gerekiyor.
Klasik Marksizm, kapitalizmi işçiler açısından eleştirdiği için eski araba lastiğine dönmüş ve kenera kaldırılmıştır. Postone, kapitalizmi işçiler açısından değil, işçisi-kapitalisti ile birlikte topyekün ‘çalışma sistemi’ bazında eleştiriyor. Çünkü ‘işçi ve kapitalist’ (eski reel-sosyalist ülkelerde de ‘işçi ve devlet/parti’ aynı şeyin birbirini tamamlayan iki yanıdır/kutbudur. Aynı kişinin sağ eliyle sol eli gibidir. Sol eliniz pek kullanılmıyor diye sağ elinize karşı mücadele etmeniz ne kadar “doğru” ise, “işçi sınıfının hakları için burjuvaziye karşı mücadele” etmeniz de o kadar “doğrudur”. Biri varolduğu sürece diğeri de varolacaktır. O yüzden biz bu iki “sınıfı” da (yani kapitalist çalışmayı ve para sistemini) birbirleriyle girdikleri iş/para/sömürü ilişkileriyle birlikte toptan iptal etmeliyiz. Moishe Postone de ‘Kapitalizmin aşılmasının, işçi sınıfının kendi varlığını onaylamasıyla olamayacağını’ söylüyor (6) ve ekliyor: ‘İşçi sınıfı, kapitalizme ve kapitalizmin gelişme sürecine aittir/dahildir ve kapitalizmin antitezi değildir.’ (7)
Postone tazlerini oluştururken esas olarak Marx’ın 1857 ve 1858 yıllarında kaleme aldığı ‘Ekonomi-politiğin eleştirisine katkı’ (8) adlı eserine ve elbette ‘Kapital’e atıfta bulunuyor. Ve Marksistleri ilgilendiren klasik konuları da tartışıyor. Örneğin metodolojik konularda Hegel’in diyalektik mantığının Marksizm için ne ifade ettiğine açıklık bile getiriyor ve konuya aşina olanların hatırlayacağı üzere ‘adamakıllı bir diyalektik için Hegel’in ters çevrilip ayaklarının üzerine konulması’ (9) gibi konulara da değiniyor. Bu anlamda Postone, hem Marksist, hem de Marksizmin kesin sınırlarını/zayıflıklarını göstererek insanların onun düşünsel prangasından kurtulmalarına yardım eden bir filozof. Marksizme tapınmaktan kurtararak bir anlamda Marksizm’den adam gibi yararlanılmasının da kapısını açıyor. Eski’den Marxist klasikler, kutsal kitaplar gibi, her satırına inanılan, tuğla kalınlığında şeylerdi (burada bütün kutsal kitapları tenzih ederim). Şimdi, kapitalizmin çanına ot tıkayacak insanlara önekli malzeme sağlayabilirler ama kesinlikle kutsal/mutsal değiller elbette.
Postone’nin bu bağlamda -yani marksizmin teknik anlamda kullanılması anlamında- değindiği ve eleştirdiği konulardan biri de, kapitalizmin çiçekli “Pazar ekonomisi” olduğu indirgemesi ve buna bağlı olarak da iyi bir planlama ile aşılabileceği hamhayali. Burada, üretim biçiminin (yani bugünkü kapitalist çalışma sisteminin) asıl belirleyici unsur olduğuna vurgu yapıyor ve bu değişmeden ‘istediğin kadar planla, hiç bir şey değişmez’ demeye getiriyor.
Postone’den öğrenebileceğimiz en önemli şeylerden biri de, bu çalışma sisteminin değiştirilerek bir sonuç alınamayacağı ve mutlaka ortadan kaldırılması gerektiği. İnsanoğlu’nun kendi kaderini kendi eline alabilmesi ve kapitalizm cinsinden barbarlıkların eline bir daha düşmemesi, onu tekmeleyip kafesine tıkması için şu çalışma/para esaretinden kurtulması gerekiyor. Bunu birlikte düşünüp birlikte aşacağız. O zaman atmosferi kirleten ve insana/doğaya tek bir perspektif, yok olma perspektifi sunan kapitalist sistemde, fabrikalar/tarlalar/herşey/emeğin olmayacak. Huzur olacak, gereğinde çalışılacak ve para/pul/işe gitgel esareti ortadan kalkacak. (O zaman kapitalistlerin ve para baronlarının hangi gezegene kaçacaklarını çok merak ediyoruz. Sirus’u tavsiye ederiz, orası en uzak olanı!)
Moishe Postone, çalışmalarıyla, sistemi aşmak konusunda herkese önemli ipuçları sunuyor. Peki bu ‘başarması imkansız’ gibi gelen zor görevin altından kalkmak mümkün mü? İnsanın doğasına uygun renkli, ruhlu, gerçek anlamda özgür bir hayatı gerçekten kurabilecek miyiz? Elbette… Yalnız değiliz. Doğuda, Batıda ve burada, on yıl sonra da mavi gök yüzünün yüzümüze gülmesi için çalışan çabalayan mücadele edenler var. Çevresel kıyamet/mıyamet olmasına izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Ruh sahibi insan gibi insanlar olduğumuzu, bu ruhsuz sistemin renkli dangalaklıklarına kanmadığımızı, akıllı ve yetenekli varlıklar olduğumuzu, önce kendimize, sonra Tanrı’ya kanıtlayacağız.
Dipnotlar
- Milliyet Gazetesi’nin 28 Ocak 2005 tarihli haberinden
- İstanbul’dan yayın yapan Açık Radyo’nun 27 Ocak tarihli ‘Açık Gazete’ programından
- Bu konuda Moishe Postone, bazı çevrelerde ‘Marksizme yeni katkı yapan kişi’ olarak da değerlendiriliyor. Burada üzerinde durduğumuz temel eseri: “Time, Labour and Social Domination: A Reinterpretation of Marx’ Critical Theory” Cambridge University Press 1993
- a.g.e. s.5
- a.g.e. s.229
- a.g.e. s.371
- a.g.e. s.17
- Karl Marx “Grundrisse der Kritik der politischen Ökonomie.” (Kitap, Marx’ın baş yapıtı ‘Das Kapital’in ön hazırlık çalışması olarak değerlendirilir. İlk kez 1939’da Moskova’da yayımlandı)
- Marx-Engels Temel eserler (MEW) C.23, s.27